Pazar, Ekim 15, 2006

Erol Taş


Kötü adam için Ekşi Sözlük’te ufak tefek şeyler yazmıştım.Bu beni tatmin etmedi.Burada da yazmaya karar verdim.Erol Taş denince aklıma gelen ilk şey, iğrenç bir buruna sahip gayet çirkin bir adamdır.Esasen, alelade bir vatandaştan daha ziyade, Erol Taş benim zihnimde klasik bir eşkıya tipini canlandırıyor. Sanırım TRT’nin “Küçük Ağa” dizisinde “Çakırsaraylı” isminde bir eşkıyayı oynuyordu, oradan aklıma yerleşmiş.Bunun yanında Türk sinemasının en aptal en duygusuz filmlerinden biri olan Öksüzler’de de cidden leş, çirkef ve fena bir adamı canlandırıyordu. Çocukken izlediğim bu filmde itiraf etmem gerekiyor ki Erol Taş’tan gerçekten tırsardım.Hele hele bizim öksüzün İstanbul caddelerinde dolaşırken yandan Erol Taş’ı görmesi ve arka planda çalan müzik yok mu, Osman Aysu kitaplarındaki korku öğelerine bin basar.Diğer yandan Erol Taş bana göre böbrek hastası bir adamdı.Nereden çıkardım bu yargıyı? Şöyle ki, çocukluktan beri kafamda şu yargı var: Eğer bir insan sürekli terliyorsa, o böbrek hastasıdır.Erol Taş da sürekli terleyen adamlardan.Ensesine koyduğu mendil artık terden kayış gibi olmuş, genç kızların yüzlerini sürmek isteyeceği en son obje haline gelmiştir.Bu terli mendilden başka, Erol Taş ile özdeşleşmiş diğer obje de Yaşar Kemal takkesidir. “O nedir lan” diye soranlara, soldaki resimde üstadın kafasındaki takkedir.Erol Taş’ı betimlemekte meşhur yağlı saçlarını da unutmamak lazım.Adamdaki o yağlı saçlar, terli ve çirkin surat ile herkesi korkutabileceğini düşünmek gerekiyor.Her neyse, bir aktörün-bana göre- hayatta en çok elde etmek isteyeceği, oyunculuğuyla insanları kandırmasıdır.Bu konuyu açarsam, Erol Taş’ın sokakta vatandaştan dayak yemesi, Erol Taş’ın Türk sinemasının en büyük oyuncularından biri olduğuna ilişkin en mühim emaredir.Ulan adam o kadar iyi oynuyor, o kadar iyi rol kesiyor ki tüm millet “sen ne feci bir adamsın ne fena fillahsın” diye Erol Taş’a dayak atıyor.Bunu görüp duyduktan sonra yemişim tüm aktör okullarını, tiyatro bölümlerini.Yalnız şuna dikkat ettim, Erol Taş yaşlandıkça suratındaki kötü adam ifadesini bir kenara bırakmış, daha babacan bir hal almış.Ustanın gerçek hayatta dünyanın en merhametli, en iyi kalpli insanlarından biri olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.Tüm yazı boyunca sövdüğüm, korktuğum, iyi bir sosyete ve cemiyet hayatı için eleştirdiğim Erol Taş, elbette ki filmlerdeki Erol Taş’tır.Ne yazık ki Erol Taş hayattayken ben tırt bir ortaokul öğrencisinden başka bir şey değildim.Yıllar sonra Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a geldiğimde, Erol Taş’ın sağlığında sahibi olduğu Cankurtaran’daki kahvehane, artık Erol Taş kültür merkezi olmuş ve büyük usta öbür dünyaya gideli 4 yıl olmuştu ama kaldığım öğrenci yurdu bu mabede 100 metre uzaklıktaydı.Bu konuda çok şanssız bir insanım ki yıllarca filmlerini izleyerek büyüdüğüm adamlar ben adam olup büyüyünce, bu dünyayı terk etmişlerdi.Keşke Erol Taş da sağlığını koruyup, anılarını bizimle paylaşsaydı.Başka da bir şey istemezdim.

not: Erol Taş'ın bu resmi, Göksel Arsoy ile oynadığı bir filmden alıntıdır.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home